5 Haziran 2011 Pazar

Eddie Vedder - Ukulele Songs!

 Eddie Vedder, Into The Wild soundtrack albümünden uzun bir süre sonra sessizliğini, yine folk ezgileriyle süslediği, kendi besteleri ve birkaç cover parçadan oluşan bir albümle, Ukulele Songs ile bozuyor. Albümde kullanılan tek enstrüman ukulele, dört telli bir Hawaii çalgısı; ancak şarkılar o kadar "dört telli" değil.



No.TitleLength
1."Can't Keep"  2:35
2."Sleeping by Myself"  1:54
3."Without You"  3:19
4."More Than You Know(lyrics: Billy Rose & Edward Eliscu, music: Vincent Youmans)2:25
5."Goodbye"  2:28
6."Broken Heart"  2:36
7."Satellite"  2:19
8."Longing to Belong"  2:48
9."Hey Fahkah"  0:09
10."You're True"  3:23
11."Light Today"  2:41
12."Sleepless Nights" (Felice Bryant & Boudleaux Bryant)2:39
13."Once in a While(lyrics: Bud Green, music: Michael Edwards)1:45
14."Waving Palms"  0:37
15."Tonight You Belong to Me(lyrics: Billy Rose, music: Lee David)1:42
16."Dream a Little Dream(lyrics: Gus Kahn, music: Fabian Andre & Wilbur Schwandt)1:29



Albüm, açılışı Can't Keep ile hoş bir şekilde yapıp, tempoların düştüğü parçalara bırakıyor kendini. İlk cover  More Than You Know 'a gelene kadar en dikkat çeken beste, Without You. Aslımda albümü şarkı şarkı incelemek pek mümkün değil; çünkü tüm şarkılar aynı sound'ı taşıyor, farkı az olan muhteviyaları da aralarında kıyas yapmayı mümkün kılmıyor. Bu aslında, albümdeki tüm şarkıların iyi olduğuna ve herhangi birisinin "favori" olabileceğine işaret. Kötü bir şarkı yok, şarkıların hepsi dolu. Tek bir enstrüman kullanılarak yapılabilecek en iyi albümlerden biri ve kesinlikle albümün tamamnını müzik çalarınıza atmaya değer, günün herhangi bir saatinde, yolculukta, ukulelenin mutlu, huzurlu melodileriyle ya da o mutlu melodilerle garip bir şekilde yapılan hüzünlü parçalarla kendinizi başka alemlerde bulmanız mümkün.

Not: 7,5 / 10

20 Mayıs 2011 Cuma

Seether - Holding On To Strings Better Left To Fray

 Seether normalde, daha önce de belirttiğim gibi, dinlemeyi tercih etmediğim, pop hard rock dediğim gruplardan biri olmuştur her zaman; ancak yeni albüm var dediler, geldik. Bu albüm de onlar hakkında olan düşüncelerimi değiştirmedi ancak, muazzam bir gelişme sezdiğimi ve hayranıysanız çok etkili bir albüm olacağını söyleyebilirim. John Humprey belirtiyor: "Bugüne kadar yaptığımız en iyi albüm, yer yer sert, ağır veya melodik."


No.TitleLength
1."Fur Cue"  3:47
2."No Resolution"  3:08
3."Here and Now"  3:55
4."Country Song"  3:49
5."Master of Disaster"  4:18
6."Tonight"  3:44
7."Pass Slowly"  3:27
8."Fade Out"  3:54
9."Roses"  4:17
10."Down"  3:57
11."Desire for Need"  3:33
12."Forsaken"  4:19


 Açılışı yapan For Cue gerçekten oturaklı bir parça olmuş, normal bir hard rock parçası gibi giderken araya karışan pop sound'ı fazla kulak tırmalamıyor, ağırlıklı olarak nedense Drowning Pool'u andırıyor.

 No Resolution, beklenmeyen bir şekilde bir gitar solosuyla giriş yapıyor ve zaten o saatten itibaren o şarkıyı dinlememek mümkün değil. Ağır giren şarkının, sound'ının verse'lerde hafiflemesi hoşuma gitmese de riffleri ve melodileri şahane olan bir şarkı.

 Here And Now, bahsettikleri üzere ciddi anlamda melodik olan bir parça ve single adayı olduğunu düşünüyorum.

 Sırada, albümün ilk single'ı olan Country Song var ki, muhteşem bir melodi yakaladıklarını itiraf etmeliyim. Sertleşen melodi şarkıdan kopmuyor, kaliteli bir parça olmuş. Gitar solosu dışında beni tatmin etmeyen bir şey yok.


 Tanıdık gelebilecek arpejlerle giriş yapan Master of Disaster, iyi olsa da pek hoşuma gidemeyen, eksik bir şeyler olduğunu düşündüğüm bir parça.

 Tonight ile alternatif ve pop'a doğru yavaş yavaş kaydığını görmek mümkün albümün, "filler" denebilecek şarkılardan birisi, kötü değil, nitekim öyle çok iyi bir parça da değil. Ardından gelen Pass Slowly ve Fade Out da aynı özellikleri taşıyan şarkılardan. Ufak tefek melodi değişiklikleriyle Desire For Need'e kadar albüm böyle gidiyor, bu beş şarkı arasından üzerinde en çok durulmuş olan Roses gibi duruyor.


  
 Desire For Need ile albümün kendine geldiğini söylesem yeridir. Riffler gerçekten çok oturaklı, pek özel bir soundı olmasa da, her şeyin dozunda olduğu bir parça, albümün kapanış şarkısı Forsaken'ın tersine gayet yüksek tempolu ve vurucu. Forsaken ise albüme "elveda" dedirtircesine hazırlanmış bir ballad, melodileri tatlı, akılda kalıcı ve sıkıcı değil, albüme güzel bir kapanış yapıyor.

Genel değerlendirme:
 Albümü genel değerlendirmek mümkün değil; çünkü ilk beş ve son iki şarkı dışındaki şarkılar doldurma gibi hazırlanmış ve ilk beş şarkıdan da içinde eksikler olan parçalar var; ama belirtmeliyim ki yeni prodüktör, yeni sound gruba çok iyi şeyler ve gayet iyi parçalar kazandırmış, dinlemeye gerçekten değer.

Not: 7 / 10







Moby - Destroyed!

 Yaklaşık iki haftadır yazmadığım kritiklere, sevdiğim bir sanatçı olan Moby'nin çok kısa bir süre önce çıkan Destroyed adlı albümüyle geri dönüş yapayım dedim. Kendisi sağolsun bana zevkli bir süreç yaşattı, hayranlarının da beklediği bir albüm çıkarmış gibi geldi bana...


  1. "The Broken Places" - 4:10
  2. "Be The One" - 3:29
  3. "Sevastopol" - 4:21
  4. "The Low Hum" - 4:13
  5. "Rockets" - 4:47
  6. "The Day" - 4:32
  7. "Lie Down in Darkness" - 4:26
  8. "Victoria Lucas" - 5:55
  9. "After" - 5:30
  10. "Blue Moon" - 3:31
  11. "The Right Thing" - 4:26
  12. "Stella Maris" - 5:14
  13. "The Violent Bear It Away" - 6:50
  14. "Lacrimae" - 8:05
  15. "When You Are Old" - 2:19

 Bu albümde diğerlerinden az da olsa farklı bir çizgiyi izlemeyi deneyen Moby, insomnia hastalığını albümdeki şarkılara güzel bir şekilde aktarmış. Albüm genel olarak ambient tarzından etkilenmiş ve müzikler de o ölçüde tekrarlı ve dinlendirici. Giriş şarkısı The Broken Places gibi pek çok enstrümantal parçaya ya da aynı müzikal öğeleri taşıyan vokalli parçalara rastlamak mümkün. The Broken Places, boşluk hissi yaratan bir enstrümantal ve gerçekten dinlendirici. Arkasından gelen Be The One, tekrarlı vokallerin oluşturduğu bir enstrümantal desem yanlışm olmaz. Sevastopol ise daha çok trance parçaları anımsatabilecek; ama ritm ve bas tonları yumuşak olan bir sözsüz parça. Hemen ardından gelen The Low Hum, konuk bayan vokal barından, ardından gelen Rockets ile aynı özellikleri barındıran, depresif bir parça.


 Albümün ilk single'ı olan The Day ise elektronik öğelerin yoğun kullanıldığı, ilk single olmayı hak ettiğini düşünmediğim bir parça. Lie Down In Darkness çok daha sıcak, melodik ve dinlendirici geliyor kulağa, her ne kadar bir single adayı olmasa da. Victoria Lucas ile sakin başlayan piyano melodileri, yavaş yavaş temposunu yaylılar ve tatlı melodilerle yükseltiyor, After ile daha yüksek tempoda, daha yerel melodiler işitiyorsunuz. 


 Ardarda gelen enstrümantal parçalar sonrasında Blue Moon'a geliyor sıra. Elektroniğin yoğun olarak kullanıldığını düşünüyorum, şarkı güzel olabilirmiş ancak dinlenebilirliği öldürülmüş gibi. The Right Thing ise her şeyin ölçülü olduğu muhteşem bir parça. Stella Maris'ten itibaren albümün geri kalanı enstrümantal. Stella Maris, keman gibi yaylı çalgıların yoğun olarak kullanıldığı bir parça, ardından gelen The Violent Bear Is Away gibi. Lacrimae ise piyano melodileri üzerine kurulmuş bir klavye melodisinin yaklaşık 8 dakika boyunca tekrarı, ama hoş. Albüme kapanışı yapan parça When You Were Old ise ağır yaylılarla süslenmiş parça.

Genel değerlendirme:
 Albümü çıkmadan önce, yarım yamalak dinleyip bu albüme on üzerinden dört gibi notlar veren Spin, Rolling Stones gibi dergilerin aksine, bu albümün yeteri kadar dinlendiğinde görülebilecek güzellikleri olduğunu düşünüyorum. 

Not: 7,5 / 10